Arama Sonuçları: Omurilik

Omurilik tüm vücudumuzu ayakta ve dengede tutan en önemli yapıdır. Sadece vücudu ayakta tutmakla kalmaz, tüm vücudumuzun hayati fonksiyonlarından da sorumludur. Pek çok ihmal ve hastalıkta zedelenme, yıpranma ve sinir kesici gibi durumlar omuriliğe doğrudan etki ettiği için aslında bireyin tüm fonksiyonlarına da doğrudan etki etmiş olur. Omurilik ve omurilik soğanı diye tabir ettiğimiz sinir kavşakları tüm beyin fonksiyonlarımız ve reflekslerimizi ve en önemlisi solunumu kontrol eder.

Omuriliğin de doğumdan itibaren çeşitli hastalıkları görülebilir. Meningosel, myelomeningosel başlı başına bir omurilik hastalığıdır. Bu iki çeşit hastalık tıp dilinde nöral tıp sendromu olarak geçer. Halk arasında tümör, kanserleşme olarak da duymuş olabilirsiniz. Tümör aniden gelişen stres kaynaklı veya genetik bir nedenden dolayı dokuların işlevini anormal şekilde yapması ile oluşan sert kitlelerdir. Omurilik ve hayati fonksiyonları yöneten tüm oluşumlar anne karnında incelenir ve mevcut olan anormallikler anlık olarak tespit edilerek tedaviye başlanır. Ancak bazı durumlarda bebek kendini kastığı ve sakladığı için bazı genetik olarak adlandırabileceğimiz hastalıklar ultrason gibi cihazlarda görülmeyebilinir. Bu durum ancak doğumda fiziksel ve mental muayene esnasında görülür.

Omurilik tümörü teşhisi koyulan bireyler hayati fonksiyonlarını yerine getiremezler. Bu en büyük belirtidir. Bunun dışında omurilik hizasında dışa doğru oluşan tümörleşme görülebilir. Bireyin motor refleksleri iş göremez haldedir. Birey yatağa bağımlı olarak hayatını devam ettiriyor olabilir.

Tümörün evresine bağlı olarak bireyin hayati durumu da belirlenmiş olur. Belirtilere kısaca değindikten sonra tümörden korunma yollarından da kısaca bahsedelim. Her işin başı sağlık ve spordur diye bir söz duymuşsunuzdur. Sağlıklı beslenme, günlük spor yapma, stresli yaşam biçiminden mümkün olduğu kadar uzak durma stresi ve bunun sonrasında kronikleşen tüm hastalıkları ve tümör oluşumunu engelleyecektir. Sağlıklı günler dileriz.

Kategori Hastalıklar
Perşembe, 09 Mart 2017 16:07

Omurilik Tümörleri ve Sebepleri

Omurilik Tümörleri ve Sebepleri

Omuriliğimiz, sırtımızda yer alan omurga içerisinde bulunan beyin ve tüm vücuttaki sinirler arasındaki mesaj iletimini sağlayan sinirleri taşıyan önemli bir yapıdır. Omurilik üzerinde veya yakınında oluşan bir tümör bu mesaj iletimini aksatabilir ve vücuda önemli derecede zarar verebilir.

Omurilik tümörleri omurilik üzerinde veya omuriliği çevreleyen koruyucu zarlarda meydana gelmektedir. Birincil omurilik tümörleri, omurilik üzerinde gerçekleşen ve nadiren vücuda yayılan türdeki kanserdir. Daha sık rastlanılan ikincil omurilik tümörleri ise özellikle beyin ve omuriliğin tamamına daha sonrada vücuda yayılan türdedir. Bu ikincil tümörler genellikle akciğer, prostat veya meme kanseri olan hastaların omuriliklerinde görülmektedir. Her ne kadar kesin bir sebebi olmasa da yapılan araştırmalarda genetik faktörlerin sebep olabileceği sunulmuştur. Nörofibromatoz 2 veya von Hippel-Lindau hastalığı gibi genetik hastalıklardan kaynaklanabilir olabilecekleri ortaya konulmuştur.

Omurilik tümörleri her yaşta görülebilmektedir fakat genç ve orta yaş grup yetişkinlerde daha sık rastlanılmaktadır. Tümörün bulunduğu pozisyona göre üç tipte omurilik tümörü bulunmaktadır; ekstradural, intradural-ekstramedular ve intramedular. Tümörler bulundukları pozisyona göre kan damarlarını, omurgadaki kemikleri, sinir dokularını veya omurilik hücrelerini etkileyerek, kalıcı şekilde hasar yaratabilmektedirler.

Omurilik tümörleri genellikle yavaş şekilde oluşur ve zaman geçtikçe kötüleşir. Bulunduğu pozisyona göre farklı semptomlar gösterebilmektedirler. Yaygın olarak devamlı sırt ağrısı, uzuvlarda uyuşma veya karıncalanma ve kaslarda zayıflık gibi semptomlar görülmektedir. Özellikle bacaklarda hissiyat kaybı, idrar tutamama, kas spazmları gibi belirtiler ile kendini belli etmektedir. Tümörün omurilikte bulunduğu yer ile aynı veya daha aşağısındaki hizada bulunan vücut bölgelerinde semptomlar görülmektedir.

Tümörün bulunduğu pozisyona göre kortikosteroid ilaçlar, radyoterapi, cerrahi müdahale veya kemoterapi ile tedavi mümkündür. Tedavi sonrası fizik terapi kasların yeniden güçlendirilmesi ve kontrol edilmesi için tavsiye edilmektedir. Doktorunuza danışarak hangi tür tedavinin sizin için uygun olduğuna karar verebilirsiniz. 

Kategori Hastalıklar
Perşembe, 09 Mart 2017 16:05

Omurilik Felci Nedir ve Tedavisi

Omurilik Felci Nedir ve Tedavisi

Omuriliğin doğal fonksiyonlarını kaybetmesi ile gerçekleşen omurilik felci birtakım nedenlerden ötürü kendini göstermektedir. Omuriliğin işlevini yitirmesi, omurilik içerisinde ya da çevresinde baskı, sıkışma zedelenme, hasar görmesi gibi nedenler ile felç oluşumunu meydana getirir.

Omurilik felci, omurlarda oluşan tümör sebebi ile yumuşak dokunun hasar görmesi ve de iltihaplı hastalıklar ile ortaya çıkabilmekte kimi zaman ise, iş ya da trafik kazaları, intihar girişimi, sportif aktiviteler ve de doğal afetler sonucunda travmaya bağlı olarak gelişebilmektedir. Tıp literatüründe omurilik felci, oluşumuna ve de vücuttaki organı etkileme düzeyine göre derecelendirilmektedir. Birinci derecede omurilik felcine sahip hasta, günlük ihtiyaçlarını bir başkasının yardımı olamadan gerçekleştirememektedir.

Hareket edebilmesi için mutlaka ikinci bir kişinin dayanağına ihtiyaç duyar. İkinci derecedeki hastalar tek başlarına oturabilseler de yine de o aşamaya gelene kadar gözetim altında olmalıdırlar. Dördüncü aşamaya adar omurilik felci olan hastaların mutlaka yanlarında bir refakatçileri bulunmalıdır. Beş ve altıncı derecelerde ise hasta tek başına oturup kalkabilmekte ve hiçbir desteğe ihtiyaç duymaksızın günlük aktivitelerini kendi çabaları ile gerçekleştirebilmektedirler.

Bu hastalığının tedavi süreci tanı koyulması ile birlikte yapılan tetkikler sonucunda uzman kanaati doğrultusunda cerrahi müdahale ile sonuçlanabilir. Omurilik felci ameliyatı yaklaşık 8-10 saati bulmaktadır. Cerrahi müdahale tedavi sürecinin yalnızca ilk aşamasıdır. Ameliyat sonrası hastaya fizyoterapistler eşliğinde fizik tedavi de uygulanmalıdır. Nitekim kimi hastalarda vücudun tedaviye cevap veriş süreci uzun zaman alabilmekte bu süreçte hem hastanın hem de hasta yakınlarının büyük sabır göstermesi gerekmektedir. Omuriliğin hangi sebeplerden ötürü ve de ne derece zedelendiği tedavi sürecinden alınabilecek sonucun yüzdelik dilimini oluşturur. Her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da erken teşhis ve de erken müdahale tedavinin başarı yüzdesini arttırmaktadır.

Kategori Hastalıklar
Perşembe, 09 Mart 2017 15:45

Kabızlık Nedir ve Nedenleri Nelerdir?

Kabızlık Nedir ve Nedenleri Nelerdir?

Kabızlık; bağırsakların beklenen hızda çalışmaması sonucu insanların boşaltımının sert, katı ve büyük tuvaletini yaparken aşırı zor olmasıdır. İnsanlar normalde günde 2-3 kere büyük tuvaletini yaparlar. Kabızlık sorunu yaşayanlar ise haftada 3’ten daha az büyük tuvaletini yaparlar. Haftada bir ya da iki kere katı dışkısını yapıyorsa insan kabızlık hastalığına yakalanmıştır.  Hepimizin bildiği gibi kabızlık hastalığına hem kadın hem de erkekler her yaşta yakalanabilir. Ancak bazı insanlarda kabızlık az olurken bazı insanlar ise sık sık bu hastalığa yakalanırlar. Özellikle bebekler, çocuklar, gebeler ve şişman kadınlar da daha fazla olur. İnsanlar için kabızlık oldukça rahatsız edici bir durumdur; ileri boyutlara gitmediği sürece pek de ciddiye alınmayan bir rahatsızlıktır. Bağırsak tıkanıklığı, hemoroid, fissür olduğunuz zaman hemen bir doktora görünmeniz gerekir.

Peki her insanın canını sıkan bu hastalığın nedenleri neler olabilir birde onlara bakalım. Kabızlık yapısal bir sorun değildir; sadece bağırsakların yavaş çalışmasından kaynaklanmaktadır.  O zaman bağırsakların yavaş çalışmasına sebep olan nedir.

Bağırsağın yavaş çalışmasına sebep olan pek çok neden vardır.  Bunlar;

• Su tüketiminin yersiz olması

• Brokoli, havuç, bezelye, domates gibi lifli besinleri az tüketmek

• Düzenli beslenme alışkanlığının olmaması

• Tuvalet ihtiyacı olduğunda gitmemek ve uzun süre beklemek

• Hareketsiz bir yaşam sürmek

• Diyabet, felç, kolon gibi rahatsızlıklar

• Vücudun tuz kaybı yaşaması

• Süt ve süt ürünlerini sık tüketmek

• Kafeini çok fazla tüketmek

• Çoğunlukla protein tüketmek

• Stresli bir yaşam sürmek

• Kullanılan ilaçlar (mide ekşimesinde kullanılanlar ilaçlar, demir hapları, ağrı kesiciler, antidepresanlar vb.)

• Hipotiroidzim (Tiroid bezinin yeterli hormonu üretmemesi)

• Nörolojik hastalıklar (Parkinson, Multiple Skleroz gibi)

• Yeme bozuklukları

• Depresyon

• Büyük tuvaleti yapmayı sağlayan kaslarda zayıflık

• Hassas bağırsak sendromu

• Hamilelik zamanında rahimin bağırsaklara baskı yapması

• Doğum yaparken uyuşturucu ilaçların kullanılması

• Omurilik yaralanmaları

• Laksatif ilaçlar

Kategori Hastalıklar
Cuma, 10 Şubat 2017 15:21

Felç Nedir ve Belirtileri Nelerdir

Felç beyin dokusunda nekroz oluşması ile ortaya çıkan vücudun çeşitli önemli noktalarını etkileyerek işlevini yerine getiremez hale gelmesi tablosuna denir. Felç çeşitli nedenler sonucunda görülür. Beyin dokusunda nekroz gelişmesi, beyin dokusunun büyüyerek önemli merkezleri etkilemesi, beyine olan kan akımının azalması gibi. Bunun dışında sosyal faktörler de etkiler. Stres, panik, korku, üzüntü, psikolojik ve uzun süreli yaşanan travmalar sosyal etmenler arasında sayılabilir.

Felç aynı zamanda cerrahi girişimler sonrasında da görülebilir. Beyin ameliyatları, omurilik, bel fıtığı ve boyun fıtığı ameliyatları felç riski açısından son derece tehlikeli olan ameliyatlardır. Felç belirtileri eller ve ayaklarda karıncalanma, huzursuzluk, bulantı kusma, şiddetli ense ve baş ağrısı, bilinç bozukluğu, yüzde asimetrik eğilmelerle kendini gösterebilir. Ameliyat sonrasında anestezi etkisinden sonra felç anlaşılabilir. Hastanın vücudu hareket edemez hissizlik vardır. Bu tür durumlar bilindiği üzere fizik tedavi ile tedavi edilebilir. Ancak sinirlerin kendini yenileyememesi söz konusu olduğu için bazı durumlarda fizik tedavi çok fazla işe yaramayabilir. Felçli bireyler genellikle yatağa ve tekerlekli sandalyeye maalesef ki mahkum kalan bireylerdir. Özel bakım gerektiği için evde bakımı son derece dikkatli yapılması gereken bireylerdir.

Özellikle yatak yarasının oluşmaması için bireyler 2 saat ara ile pozisyonları değiştirilebilir. Yatak içi pasif egzersiz hareketleri yaptırılarak kas gerginliğini korumanız gerekir. Sağa sola döndürme kolları ve ayakları hareket ettirme bireyin kendine olan güvenini artıracağı gibi kendini daha iyi hissetmesini ve kasların da gerginliğini korumasını sağlar. Felç tedavisinde en fazla kullanılan yöntem mekanik cihazlarla uzuvları hareket ettirme yöntemidir. Hareket kabiliyetini artırmayı amaçlayan ve bütçeye göre değişen bir yöntemdir. Kendinizde bu belirtiler oluşmaya başlamışsa ve bulunduğunuz ortamda yalnız iseniz derhal 112 hızır acili arayarak yardım isteyebilir ve kapının hemen girişine bir sandalyeye oturarak gelecek olan yardımı bekleyebilirsiniz. Böylelikle size ulaşmalarını sağlar ve kolaylıkla hastaneye götürülebilirsiniz. Sağlıklı günler dileriz.

Kategori Hastalıklar

Hastalıklar

Anne ve Çocuk

Beslenme ve Diyet

Sağlıklı Yaşam

Yemek Tarifleri

Moda ve Güzellik